4 Eylül 2012 Salı

Hani okul yaz tatiline girer...



Girerken bir gariplik olur ama. Ohh be, sonunda tatil, kurtuldum derslerden dersin ama bir yandan da arkadaşlarını özlersin, günlerini anarsın… İşte işten istifa etmek de böyle birşey. Kurtulduğuna sevinir, bir yandan da hüzün çöker. Yaz tatiliyle arasındaki farksa, tatilin ne zaman biteceğini ve okulun ne zaman başlayacağını bilirsin. Ama bir sonraki işinin ne zaman başlayacağını bilemezsin. En önemlisi de zamamını bilememen. Ekstrem durumlar da vardır mutlaka ama genelde böyledir.

Ben de böyle geçirdim işsiz günlerimi. Ne zaman içimin rahat edeceğini bilemeden. Çünkü, diken üzerinde gibiydim. Aşırı yoğun bir iş hayatından sonar evde oturmak hiç iyi birşey değil. Özellikle benim gibi çalışmayı seven, işine aşık biri iseniz. O zaman niye istifa ettim? Daha once de bahsetmiştim. Karşı koyamadığım sabredemediğim tahammül edemediğim bazı durumlar yüzünden. Her neyse…

Işimi öylesine sevdiğim için ve boş oturduğum için korkularım vardı. Bildiklerimi unutursam, ya körelirsem, ya yapamazsam vb… Korkunç düşünceler… Bunların yanında yeni çevrem ile ilgili korkularım yoktu. (Başta yoktu yani :))

Istediğim, bildiğim, bilgilerimi ve tecrübelerimi kullanabileceğim bir işim oldu şimdi. Ben buraya bilgilerimi, aklımı ve tecrübelerimi satarak girdim. Ama nasıl kullanacaktım ki bunları? Ya ben o mülakatlarda anlattıklarımı, kanıtladıklarımı masa başına oturunca yapamazsam? Hatırlayamazsam… Ya unuttuysam? Ya’lar, varsayımlar…

Eğer şanslıysanız birlikte çalışacağınız yeni arkadaşlarınız gayet de yardımcı oluyor alışmanız için. Zaten siz işinizin ilk günü stratejik kararlar almayacaksınız ki. Kimsenin sizden böyle bir beklentisi de yok zaten. Once katkıda bulunacağınız şirketi tanımaya çalışmalısınız ki ondan sonar faydanız dokunsun. Tıpkı en yakın arkadaşlarınız gibi. Tanımadığınız, dış kapının dış mandala insanlarla iletişiminizi düşünün.

Iş konusunda sıkıntı çekmedim. Bu hafta, benim yeni iş yerimde ikinci haftam ve daha ancak bu sabah saatlerinde aldığım ilk görevimi başarıyla yerine getirmiş olmanın verdiği gururla ve mutluluğuyla yazıyorumJ. Kendime olan güvenim saniyeler içinde birdenbire arttı. Özgüven çok önemli birşey. Benim kendi özgüvenimle ilgili bazı problemlerim var. bunları halletmem lazım. Aksi halde zaten özgüvenin önemli birşey olduğunu söyleyemezdim. Ben kendimle oldukça fazla konuşuyorum ve bunun bana iyi geldiğini emin olarak söylüyorum. Çünkü birçok dosttan daha dosttur kendi benliğiniz (Yanlış anlamayın sevgili dostlarım, sözüm meclisten dışarıJ). Kim olduğunuzu sizden ve ondan başkası iyi bilemez bence. O yüzden size ufak bir tavsiye: zaman zaman kendinizle konuşun, kendi iç sesinizle sohbet edin. Iyi şeyler duyacaksınız eminim. Dışarıya veya başkalarına yansıtamazsınız belki ama, en azından kendiniz bilirsiniz.

Sıkıntılardan bahsetmeye devam edeceğim ama sıkmayacak emin olun. Sadece gerçeklerle yüzleşmemi paylaşıyorum. Korkmayın yani, hepimizin hayatında var bu tür şeyler. Yazıyorum ki belki aklınızın bir köşesinde birgün bir şimşek çakar…
Arrivederci :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder