18 Kasım 2012 Pazar

Bir gariplik daha...


Bazı insanları anlamak gerçekten zor…

Bazı insanları anlamak gerçekten zor…
Ben sanki sürekli şikayet ediyormuş gibi bir izlenim veriyorum biliyorum ama yapmadan da olmuyor. Farkındalığın ne olduğunu bilip anlayabilecek kapasitede olan bu insanlar –az sonra bahsedeceğim tipitipler-  belki olur da denk gelir de okurlarsa bu yazıyı, anlayabilirler kendilerindeki o tahammül edilmez küstahlığı. Ben de nasıl sinirlenip gaza geldiysem şiir gibi yazdım, kafiyelerimi seveyim.
Kimdir bunlar? Neden ben bu kadar rahatsız oluyorum? Belki başkaları da rahatsız oluyordur da farkında değillerdir. Bir irdeleyip görelim. Bu yüzden önce madde madde yazmak istedim ki “Tamam işte bu o!“ diyebilelim ve karşı atağa geçelim. Fakat, yazdığım maddelerin paragrafa döndüğünü görünce vazgeçtim.
Dış görünüşüne aşırı özgüven yükleyip bunu orada burada -güya farkında olmadan- kullanıp dikkat çektiklerinden veya ilgi gördüklerinden habersizmişçesine haberli olanlar. “Ben aslında farkındayım ki, normal” düşüncesini, “Aaa yok canım olur mu öyle şey” şeklinde dışarı salar bunlar. Içlerindeki gereğinden fazla özgüven bom bom bom patlar o anda. Ilgi odağı olmaya da bayılırlar tabi. Ben bile şu aslan (burç olarak aslan) halimle utanıp sıkılırken sen niye böylesin? =)
Bunlar bazı şirketlerin saçma yöneticileri gibidirler. Ortada varolan sorunu kabullenmeyip içten içe sorumluluk alırlar. Yani sürekli bir inkar etme durumu hakimdir. Ortada olan şeyin illa ki bir sorun olması da gerekmiyor. Dersin ki “Ya şu da böyleymiş.” Anında antitez gelir ama o tezin hipotezi anında yazılmış, test sonucu da saniyeler içinde ona göre başka sonuçlanmıştır: “Yok yaa, o şöyle.” Gayet net. O, “şöyle”dir onun için. Ne alternatifi ne de dayanağı vardır. Sanki 100 yıllık iş/hayat tecrübenle konuşuyorsun!!!
Bir konu hakkında karşılıklı konuşmadayız diyelim. Bir yerden öğrendiklerinizi (okul olur, iş ile ilgili birşey olur, ders ile ilgili birşey olur..) aktarıyorsunuz. Daha konuşmanızı hatta o an söylediğiniz cümleyi bitirmenize izin vermeden araya girer, “Tabi ya, evet, …………..”şeklinde, sanki yılların profesörüyüm ben biliyorum edasıyla. Ben şahsen diyaloğu ısrarcı bir tavra girmemek ve argo tabiriyle sidik yarıştırmamak adına “Hıı hıı!” der, susarım. Içimden ses gelir: “Sen her b*ku bil, tamam.” Ya da bazen konuşmamı bitirmek adına devam ederim ki o zaten biliyodur konuşmanın devamını da… Aman benimki de laf işte! :D Ulen sen gelirken ben çoktan dönmüştüm. Bunun için çok uygun bir laf var: “Dün b*ktun bugün koktun!”. N’oluyoruz, huuopp? :) Ya herşeyi de bilme be kardeşim! Tereciye tere satıyorsun çoğu zaman, farkında değilsin. Bir kere de üstün olma çabası gösterme, azıcık alçakgönüllü ol, ölmezsin. O kadar sıktın ki artık senle konuşasım gelmiyor ya. Sana birşey söylemeye vallahi üşeniyorum, isteksiz bırakıyorsun. Keşke bir de sevmesem ya, o zaman hayat benim için de gerçekten daha kolay olurdu. Kısacası, sen hayattan hızlı değilsin, hayat sana çoktan birkaç tur bindirmiş. Çabalama yani.
Yani kısacası lütfen ukala olmayın. Ha farkında değilseniz eğer bunun, bir düşünün. Yine söylüyorum: Ayna.
Esenlikler diler işime dönerim :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder