1 Haziran 2012 Cuma

Audrey Hepburn

Daha önce Audrey Hepburn'den bahsedeceğimi söylemiştim. Kimmiş bu asalet? Belçika'da 1929 yılında doğmuş. O dönemlerde yaşadığı için alışık olduğumuz bir tarz çocukluk geçirmiş. Üvey baba, nazi işgali, göç, vs... Ama akıl fikir sinemada oyunculukta. N'apıp edip oyuncu olmalı. Londra'ya gidip  baleye başlamış, sonra modellik ve sonra mutlu son... İlk film. Young Wives Tale ve sonrasında yükselişe geçer; gelsin sinema, gitsin sinema. Her filmiyle adından söz ettirmiş, her filmiyle büyük başarılara imza atmış, Oscar dahil birçok ödüle sahip değerli insan. Ayrıca çocuklara olan düşkünlüğü, sevgisi, ve yüksek duyarlılığı onu o zamanın en büyük yardımseverlerinden biri yapmış. Hayır kurumlarında aktif rol oynamış.

Ben tekrar bir kontrol ettim de en iyi nitelendirilen 10 filmiyle beraber bi 10 tane daha izlemişim sağdan soldan. Biraz balık hafızalı olduğumdan filmleri net olarak hatırlayamıyorum. Ancak youtube'dan falan biraz bakıyorum da sonra aaaa bu o filmdi aaaa bu şu filmdi diyebiliyorum. Böyle böyle bayağı izlemişim yani. En bilindik filmi Breakfast at Tiffany olmasına rağmen ki çok güzel bir fimdir, benim en sevdiğim filmi "Two for the Road". Tapılası güzellikte olduğu film. Zekice yazılmış senaryosu inanılmaz komik diyaloglarla geçiyor. İlişkilerin her türlü durumunu çarpıcı bir şekilde insanın gözüne gözüne sokuyor. Birkaç kere izledim. Bazen canım sıkkın olduğunda uykuya gülerek mutlu bir şekilde dalayım diye sit-com dizileri açarım. Bu film de açtığım nadir filmlerden.
Filmlerin konularının ne olduğu ile hiç ilgilenmedim diyebilirim. Çünkü her filminde ayrı bir keyif alıp, ayrı bir eğleniyorum. Ve izlerken tekrar tekrar büyüleniyorum. Şimdi balık hafızama tekrar sordum ama şu ana kadar bana bu kadar zarif, bu kadar asaletli, bu kadar güzel, bu kadar hayranlık uyandıran biri var mıydı diye. Yok dedi.
Audrey Hepburn bu kadar başarılı kariyeriyle gözler önünde olduğundan, özel hayatı da sürekli gündemdeymiş. Fırtınalı aşkları, sorunlu evliliği ve iki çocuğuyla kendinden çok bahsettirmiş. Oynadığı bunca film ve bunca şaşaalı özel hayatından sonra inzivaya çekilmiş ve çok özel projelerde yer almış sadece 1990'dan sonra. Zaten günümüzün moral bozan, can sıkan hastalığı kanser yüzünden de 1993 yılında, 64 yaşındayken veda etmiş bizlere.

50'lerin ve 60'ların efsane isimlerinden olan bu varlık, yüzünden hiç eksiltmediği kakülleri, hep aynı olan göz makyajı, narinliği, zarifliği, iri güneş gözlükleri, uzun ağızlıkla içtiği sigarası, kibar saç topuzu... Giydiği her kıyafet üzerinde ayrı bir güzel duruyor. Başkası giyse öyle durmaz. Bunca şeyin aynı bedende buluşması imkansız yaa. Ama gerçek işte. Bence gelmiş geçmiş en güzel kadın diyebileceğim biri. Bu arada gerçek ismi "Edda Van Heemstra Hepburn-Ruston".

"- As you grow older, you will discover that you have two hands; one for helping yourself, the other for helping others.

- For beautiful eyes, look for the goods in others; for beautiful lips, speak only words of kindness; and for poise, walk with the knowledge that you are never alone.

- I believe in manicures. I believe in overdressing. I believe in primping at leisure and wearing lipstick. I believe in pink. I believe that laughing is the best calorie burner. I believe in kissing, kissing a lot. I believe in being strong when everything seems to be going wrong. I believe that happy girls are the prettiest girls. I believe that tomorrow is another day and I believe in miracles.
- I've been lucky. Opportunities don't often come along. So, when they do, you have to grab them.

- When you have nobody you can make a cup of tea for, when nobody needs you, that's when I think life is over.

- There is more to sex appeal than just measurements. I don't need a bedroom to prove my womanliness. I can convey just as much sex appeal, picking apples off a tree or standing in the rain.

- The beauty of a woman must be seen from in her eyes, because that is the doorway to her heart, the place where love resides. And the beauty of a woman is not in a facial mode but the true beauty in a woman is reflected in her soul. It is the caring that she lovingly gives the passion that she shows. The beuaty of a woman grows with the passing years." ............. Söylediği bu cümleler benim hoşlanıp seçtiklerim.. Efsaneleşmiş daha nicesi var tabiki.


İşte böyle. Bakıp izleyip hayran kalmamak elde değil. Böyle hayran olduğum kişilerle ilgili yazılarıma devam edeceğim. Bir sonraki ismim yine efsanelerimden Bob Marley ile görüşmek üzere.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder